Aslında bugün etkinlik günüydü ama ben dertleşme günü ilan ediyorum bu günü :)
Bu aralar sormayın
halimizi... Zeynep mi ters, yoksa ben mi bilmiyorum ama frekanslar
bir türlü tutmuyor. Birkaç gündür hiç adeti olmayan bir saatte
(Benim tabirimle kargaların yemediği saatler 7:00 - 7:30 arası )
kalkmaya başladı ve bu hiç hoşuma gitmiyor. Kış saatine geçtik
mübarek. Zaman ayarlarımız şaştı :) Hadi uyandı diyelim daha
yataktan kalkmadan benim odaya bağırıp “Anne kalk, karnım
acıktı!” der mi insan yahu? Hele bir günaydınlaşalım,
öpüşelim, yüzümüzü yıkayalım da kendimize gelelim değil mi
ama? Bir de hala kendini kaldıramayıp rüya alemine gidesi olan
bendeniz hala kalkmamakta ısrar ederse, bizim bızdığın ses
düzeyi ve asabiyeti sen kalkana kadar düzenli olarak artış
göstermekte... Komşular olmasa çok da tın diyeceğim ama sırf
onları uyandırmasın diye apar topar fırlıyorum yataktan.Çok da
değil daha bir hafta öncesine kadar kalkar odama gelir, sarılır,
öper, hadi kalkalım derdi. :( Bazen ayarlar şaşıyor böyle
işte... Fabrika ayarlarına geri dön bızdığım :)
Alelacele
kahvaltısını hazırlıyorum. Çok acıktı ya bızdık, çabuk
olmak lazım. Aynı anda kahvaltıya oturuyoruz. Ben kahvaltımı
bitiriyorum, internette dolaşıyorum, kahvaltıyı topluyorum hala
bizimki bitirmiyor kahvaltısını... Öyle tabağını ağzına
kadar dolduran annelerden de değilimdir. Sürekli söylene söylene
belli bir noktaya geliyor yemek ama bende belli bir noktaya geliyorum
o sırada :) Beklemekten nefret ederim. Zeynep'ten önce kimseyi
bekletmez, gideceğim yere de önceden giderdim. Şimdi hiç
zamanında bir yere yetişemiyorum ve çocuklu hayat sürekli
beklemeyi gerektiriyor maalesef...
Bir gün 1,5-2
yaşlarında karnım acıktı demişti. Bende yemeğini pişiriyorum.
Küçük hanım bekeleyememiş gitmiş mutfak kapısında asılı duran
ekmek poşetini delmiş, içinden ekmek almış çiğniyor. “Kız
ne var senin ağzında?” dedim can havliyle. Bir de baktım ki
ağzında ekmek, poşette minik mir delik... Dedim o zaman “Sen aç
kalmazsın kızım” :) Böyle bir çocuk büyütünce insan, şuan
ki haline şaşırıyor. Ne zaman kendi yemeğini kendin ye boyutuna
geçtik yemekler bitmez oldu. O şip şak ağzındakileri çiğneyip
yutan, ardından bir daha deyip yine açan çocuk gitti; yemeğini
mıy mıy çiğneyip ağzında tutan bir çocuk geldi. Her ne kadar
onun yiyebileceği kadar koysam da baktım ki uzatıyor bende “Doydun
mu?” diye soruyorum. Zeynep de “Evet” diyor gözleri
açılarak. Fırsatını buldun mu kaç tabii :) Hadi kalk bakalım
diyorum. Doyduğuna ikna olmayarak... Akşamları da aynısını
yapıyor. Sonra da açlıktan sabah erken uyanıyor. Anlamadığım
madem bu kadar açlıktan öldün, uykundan uyandın, peki niye
kahvaltıya saldırmıyorsun? “Kınama, kınadığın başına
gelir.” derler ya bir bildikleri var bu eskilerin valla...
Genelde yemek sorunu
olan, çocuğu hiç bir şey yemeyen anneler çocuğunu yemek yeme
alışkanlığı kazansın diye yuvaya verir. Bizimkinde de tam tersi
oldu. Yine her şeyi yiyor çok şükür de kaplumbağa hızıyla
işte... Bu dert her anne de var dediğinizi duyar gibiyim. Benim
çevremdeki yemeyen çocuklar hep öyleymişler. Bizim bızdık gibi
katı gıdalara geçince ultra hızda yemeklerini yutan ancak kendi
yemeye başlayınca ultra yavaş yemeklerini yutan ve bunu düzeltmiş
bir anne var mı acaba? Zeynep Ezgi'min bir an evvel eski hızına
kavuşması dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder